Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Eylül 2011 Pazar

Rüya


Hava soğuktu, dışarıda da sert esen bir rüzgar ve iri yağmur taneleri. Başımda sweet'imin kapşonu, elimde kahvem; camdan dışarıyı izliyordum. Yoldan geçen arabaların yol kenarına sıçrattığı yağmur suları ve sokakta ıslanmamak için koşturan insancıklar bana müthiş bir dinlenme hissiyatı veriyordu. Dalmışım bir ara, hayatımı düşünüyordum. Çocukluğumu, öğrenciliğimi, eski sevgililerimi, yaşadığım platonik duyguları, duygularının karşılığını veremediğim insanları ve her birinin teker teker şu an neler yaptığını merak ediyordum, yazdığım aşk mektuplarını, ama aldığım sade yazıları. Hepsini, evet hepsini düşünüyordum. Dışarıdaki hava ve içerideki müthiş dinginlik beni düşünce girdabına sürüklemişti. Seviyordum ben düşünmeyi, yaptığım hataları, şu anda yapmakta olduğum ahmaklıkları ve muhtemelen gelecekte yapacak olduğum saçmalıkları. Beni, benden fazla kim düşünebilirdi ki zaten, hiç karşıma çıkmış mıydı böyle biri, yoksa ben herkes beni düşündüğü için mi yalnızdım? Bilemedim velhasıl...

Sonra cam kapı, arkasına aldığı rüzgar ve o camı iten el ile beraber açıldı. Kapının açıldığı yönün hizasında oturuyordum. İlk gördüğüm şey müthiş parlak bir ışık oldu. Devamı sağlam bir kalp çarpıntısı ve yutkunamamaktan kaynaklı boğulma hali... İçeri giren sendin. O kasvetli havada arkana aldığın müthiş enerji ile sağlam bir giriş yaptın hem oturduğum mekana hem kalbime. Kalbi beyninden büyük olan bir adam, için bundan daha güzel bir giriş olamazdı. Hoş gelmiştin, sefa getirmiştin. Sakince şemsiyeni kapattın, bana elini uzattın ve "tutacağın bu eller seni hayatın boyunca asla yalnız bırakmayacak. Tıpkı senin beni hiç bırakmadığın gibi" dedin ve ekledin. "Bu sefer ateş almaya gelmedim, kalıcıyım ve hislerimin arkasında durmaya kararlıyım..."

Sırf "başkaları ne der, ailem ne düşünür, ailen ne düşünür" diye yaşadığımız hayatta; beklediğim, umut ettiğim, hayatım boyunca hayalini kurduğum sözlerdi bunlar. Bir an tebessümüme hakim olamadığımı hatırlıyorum hayal meyal. Hakikaten, biz bu hayatı kim için yaşıyorduk ? Yaşadığımız hayat bizim miydi, yoksa biz hayatın içinde kaybolmuş son sevgi zerrecikleri miydik ? Karşı tarafa hissettirmeden yaşadığın duygular "duygu" olur muydu ? Bu saygısızlık bir insanoğluna yapılır mıydı ? En başta kendine ? En azından sen bu saygıyı hak etmiyor muydun ? Bu sözleri ağzından çıkarabilmen belki hayatın boyunca kendi kendine göstermiş olduğun en büyük saygıydı. Orasını ben bilemiyorum...

Sonra uyandım, tekrar uyumak istedim, yapamadım. Kalktım sigara yaktım. Hani demiş ya şair: "Çok sigara içiyorsun dedi. Gözlerine baktım, çok güzellerdi. Bir sigara daha yaktım" diye. O geldi aklıma, yarı ağlamaklı gülümsedim...

Olsun... Rüyası bile güzeldi...

Rüyalar gerçek olur mu yoksa anca rüyada mı olur bilmiyorum !.. Ama bilmek isterdim...

Hiç yorum yok: