Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Ekim 2012 Salı

Kötülüğün Üzerine Şeker Serpeceğiz



Sustu.. Hem avazı çıktığı kadar kadar hem de "usulca" adam.. Ama belli ki susarken bile can yaktı, canı da yandı..

Havalar soğumaya başlamıştı, Kasım da yaklaşıyordu.. El soğukluğu ve titreme seansları da yakındı hani yavaş yavaş. Hastalıklar ufuktaydı zaten boğazı da yavaş yavaş inmeye başlamıştı adamın..

Ama o ısrarla yağmurda ıslanmak istiyordu, donarcasına ve kanatırcasına.. Dünya umrunda değil gibi görünüyordu tıpkı kendisinin de dünyanın umrunda olmadığını düşündüğü gibi..

Hala seviyordu ama  artık delicesine değil, ölürcesine.. Ve artık hayat çok kısaydı, hem gereksiz gurur hem de akıl almaz kibir için..

Hergün ölürken sadece bir gün yaşamak istedi, bir gün.. O'nu ilk gördüğü tarihte, ilk gördüğü yerde ve ilk gördüğü saatte.. Belki aynı vapurdan inerdi, belki de aynı gri elbisesiyle..

"İyi olmak", "dürüst olmak", "erdemli olmak", "aciz olmak" ve ayrıca "aptal olmak" görecelidir dedi ve O'nu göreceği günü heyecanla beklemeye başladı..

Varlığını zorla ortaya atmak gibi de bir niyeti yoktu.. O isterse.. Sadece O isterse !..

Verilmiş sözleri vardı ama O bilmezdi.. O yokken bile O'nu aldatmamıştı.. Hepsinden öte rehnedilmiş bir kalbi vardı, ama O bunu anlayamazdı !..

"Büyümek işte böyle birşey,  hadi çık gel küçüğüm.. Ben gidip bekleyeceğim, beni birazcık umut ediyorsan vazgeçme" dedi..

"Yaptıklarımızdan suçlanacak olan biz değiliz, bunu bize kanıtladınız.. Bu yüzden kötülüğün üzerine şeker serpeceğiz.."
  -Vendetta-


16 Ekim 2012 Salı

Kasım



Bir bıçak saplandı mı hiç kalbine ? 
Söyleyeceklerin düğümlendi mi hiç boğazına, yutkunamadığın oldu mu ?
Yazamadığın oldu mu hiç senin; ya hareket edemediğin ?
Benim oldu.. 
İnsan çok sevince konuşamıyormuş meğer..

Kasım'ı bekliyorum büyük umutlarla ve dahası çok büyük bir özlemle..
Seviyorum yağmurunu, soğuğunu, hissettirdiklerini ve bana hatırlattığı o güzel geçmişimi..

Tutunacak bir tek Kasımım var çünkü o da yılda bir kez geliyor ve namussuz çok da kısa sürüyor, kelebeğin ömrü misali..

Ama bitsin istemiyorum çünkü ben Aralığı sevmiyorum.. Neden mi ?

Ayrılığı çağrıştırdığı için, koca seneyi bir çırpıda harcadığı için, hayatıma hep dayatmalarla girdiği için, ben daha çocukken bana attığı büyük kazık için, ve en fenası daha sonra da hep kazık attığı için..

Islanmak istiyorum, üşümek istiyorum, yorganın altına gizlenmek istiyorum.. Ben Kasımı çok seviyorum..

Hergün biraz daha tükendiğimi hissediyorum, hergün biraz daha yorulduğumu farkediyorum, hergün daha çok sevdiğimi anlıyorum ve hergün daha çok özlüyorum; daha da çok.. 

Çok çok daha da çok..
Ama prangalarımdan kurtulamıyorum..
Ben hergün biraz daha ölüyorum..

Bir sıkımlık kurşunum kaldı, onu da ıskalatma bana ne olur Kasım.. Çünkü tekrar ayağa kalkacak gücüm yok, beni bu sefer çok yorma olur mu Kasım?
 
Geleceksen herşeyini bırak gel, terliklerinle gel mesela, yalınayak ve sade.. 
Geçmişini ve geçmişimi ardında bırakarak, ıslanmayı göze alarak gel..
Yağmur altında beraber ağlamayı düşleyerek..

Mesela ilk buluştuğumuz tarihte ve aynı yerde.. Kimbilir belki yağmur da bizimle olur..
Kimbilir..
Ben o gün, orada, senin iskeleden çıktığın yerde yine o bankın üzerinde olacağım.. Saat tam 10:00'da.. Başımı iki elimin arasına alarak ve yağmurun yağmasını bekleyerek..
Beraber ıslanalım mı yine? Hemde hiçbir şey olmamış gibi..

Sabırsızlıkla bekliyorum seni..Çünkü o bıçağı yerinden ancak sen çıkarabilirsin..