Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Ocak 2012 Salı

Akvaryum


Yaklaşık 3 hafta oluyor. Benim tüm itirazlarıma rağmen dev bir akvaryum alındı eve. 300 litre su var içinde, yani yaklaşık 16 damacana. Biliyorum balık bakımı zor, biliyorum meşakkatli bir iş, zaten bir sıkımlık canları var; korumak kollamak zorundasın...

Önce 13 tane balığımız vardı, 6 tanesi mantardan öldü. Bir nevi bakımsızlık, iş bilmezlik yani. Onların bir bir ters dönüşleri hala gözümün önünde. Ölen balıklara bakamadım bile. "Kim aldıysa eve, ölüsünü de içinden o çıkarsın" dedim. Kalanlar kendi egemenlikleri kurma çalışmalarına başladı, akvaryum içinde bölge savaşları baş gösterdi... 

2 tane zebra balığı var, 2 tane de papağan balığı var aynı cinsten. Papağanın biri, öldü ölecek; otların arasına saklanıyor, pompanın yanında dik vaziyette duruyor falan. Neyse bir iki gün ses yok, sonra zebralar musallat olmaya başladı o ölmek üzere olan papağana. Allah'ım sen sakin olan diğer eşi bir koruma bir koruma. Kocaman zebraları, ağzını aça aça uzaklaştırdı eşinin yanından. Nasıl bir koruma nasıl bir koruma. Yok böyle birşey. İlk geldiklerinde ben "bu papağanlar ölür" demiştim çünkü etliye sütlüye karışmıyor, öyle kendi başlarına takılıyorlardı, gayeleri yok gibiydi. Meğerse sadece birbirlerine bağlılarmış. Aşk bu olsa gerek !!! O koruma anlarını keşke imkan olsaydı da buraya koyabilseydim. Sonuç olarak papağanlar akvaryumun bir köşesini (eşinin korkudan saklandığı köşeyi)  egemenlik altına aldılar ve biz bu durumu hayranlık ve ibretle izledik. Sonra o 2 tane zebrayı ve bir balığı daha iade edip yerine yenilerini almaya karar verdik. Hesapta bunlar geçinecekti birbiriyle; ama öyle olmadı...

Bugün 9 tane yeni balık geldi, diğer 3 tanesini verip akvaryumu şenlendirdik... Hesapta bunlar da iyi geçinecekti. Daha ilk akşam; mavi prensesin bir tanesini ağızları ile vura vura öldürdüler.
Vura vura...
Vura vura...
Ölmeden önce, akvaryumun yanına gittim ve olan bitene anlam vermeye çalıştım. Mavi prenses "beni buradan kurtarın ne olur" der gibi bakıyordu. Daha geldiği ilk akşam saldırıya uğramıştı ve ölmeden az önce göz göze geldiğimizde "yalvarırım kurtar beni" diyordu sanki...

Sadede gelelim:
Dışarıdan ne kadar harika bir görüntü değil mi ? Devasa bir akvaryum, rengarenk balıklar, izlerken kendinizi dingin ve hafiflemiş hissi veren bir cümbüş...

Bu akşam aklıma geldi, acaba bizde akvaryumdaki balıklara mı benziyoruz ? Ha ne dersin ?

Kaçımız en yakınını papağan gibi koruyoruz ? Ne olursa olsun yanında oluyoruz ? Ne kadar sahipleniyoruz ?
Kaçımız yakınlarımızı vura vura, vura vura öldürüyoruz ? "Beni kurtar, sana ihtiyacım var, bana bunu yapma" dediğimiz halde kaçımız vurgun yiyoruz ?

Acaba gerçekten dışarıdan harika göründüğümüzü zannedip, üzerimize düşenleri yapmıyor muyuz ?

Düşünelim mi biraz ?