Yaklaşık
3 hafta oluyor. Benim tüm itirazlarıma rağmen dev bir akvaryum alındı eve. 300
litre su var içinde, yani yaklaşık 16 damacana. Biliyorum balık bakımı zor,
biliyorum meşakkatli bir iş, zaten bir sıkımlık canları var; korumak kollamak
zorundasın...
Önce 13
tane balığımız vardı, 6 tanesi mantardan öldü. Bir nevi bakımsızlık, iş
bilmezlik yani. Onların bir bir ters dönüşleri hala gözümün önünde. Ölen
balıklara bakamadım bile. "Kim aldıysa eve, ölüsünü de içinden o
çıkarsın" dedim. Kalanlar kendi egemenlikleri kurma çalışmalarına başladı,
akvaryum içinde bölge savaşları baş gösterdi...
2 tane
zebra balığı var, 2 tane de papağan balığı var aynı cinsten. Papağanın biri,
öldü ölecek; otların arasına saklanıyor, pompanın yanında dik vaziyette duruyor
falan. Neyse bir iki gün ses yok, sonra zebralar musallat olmaya başladı o
ölmek üzere olan papağana. Allah'ım sen sakin olan diğer eşi bir koruma bir
koruma. Kocaman zebraları, ağzını aça aça uzaklaştırdı eşinin yanından. Nasıl
bir koruma nasıl bir koruma. Yok böyle birşey. İlk geldiklerinde ben "bu
papağanlar ölür" demiştim çünkü etliye sütlüye karışmıyor, öyle kendi
başlarına takılıyorlardı, gayeleri yok gibiydi. Meğerse sadece birbirlerine
bağlılarmış. Aşk bu olsa gerek !!! O koruma anlarını keşke imkan olsaydı da
buraya koyabilseydim. Sonuç olarak papağanlar akvaryumun bir köşesini (eşinin
korkudan saklandığı köşeyi) egemenlik altına aldılar ve biz bu durumu
hayranlık ve ibretle izledik. Sonra o 2 tane zebrayı ve bir balığı daha iade
edip yerine yenilerini almaya karar verdik. Hesapta bunlar geçinecekti
birbiriyle; ama öyle olmadı...
Bugün 9
tane yeni balık geldi, diğer 3 tanesini verip akvaryumu şenlendirdik... Hesapta
bunlar da iyi geçinecekti. Daha ilk akşam; mavi prensesin bir tanesini ağızları
ile vura vura öldürdüler.
Vura
vura...
Vura
vura...
Ölmeden
önce, akvaryumun yanına gittim ve olan bitene anlam vermeye çalıştım. Mavi
prenses "beni buradan kurtarın ne olur" der gibi bakıyordu. Daha
geldiği ilk akşam saldırıya uğramıştı ve ölmeden az önce göz göze geldiğimizde
"yalvarırım kurtar beni" diyordu sanki...
Sadede
gelelim:
Dışarıdan
ne kadar harika bir görüntü değil mi ? Devasa bir akvaryum, rengarenk balıklar,
izlerken kendinizi dingin ve hafiflemiş hissi veren bir cümbüş...
Bu akşam
aklıma geldi, acaba bizde akvaryumdaki balıklara mı benziyoruz ? Ha ne dersin ?
Kaçımız
en yakınını papağan gibi koruyoruz ? Ne olursa olsun yanında oluyoruz ? Ne
kadar sahipleniyoruz ?
Kaçımız
yakınlarımızı vura vura, vura vura öldürüyoruz ? "Beni kurtar, sana ihtiyacım
var, bana bunu yapma" dediğimiz halde kaçımız vurgun yiyoruz ?
Acaba
gerçekten dışarıdan harika göründüğümüzü zannedip, üzerimize düşenleri yapmıyor
muyuz ?
Düşünelim
mi biraz ?